Kategori Arşivi: Hepimizin Hikayesi

Taş Hikayeleri

Taşlara  merakımız…

Kaplan İnşaat olarak, taşlara merakımızın dogduğumuz ve çocukluğumuzun geçtiği Alacahöyük’teki hayatımıza dayandığını biliyorum.  Biz kral mezarları arasında, Sfenksli Kapı önünde arkadaşlarımızla oyunlar oynayarak büyüdük. Milattan önce 3500-5000 yıllarında o büyük taşların, nasıl üst üste yerleştirildiğine, işlenerek nasıl kusursuz bir şekilde bir araya getirildiğine, buraya en yakın taş ocağı dahi 20 km uzaklıkta iken buraya nasıl taşındığına dair çocuk aklımızla yaptığımız yorumları hala hatırlarım. Hititlerin yaşadığı bu merkezde doğup büyümemizin getirdiği taş merakı bizimle Bodrum’a geldi.

1996 yılında Kaplan İnşaat’ın kuruluşu ile birlikte, Bodrum’da yeni bir dönem başladı. Bodrum’da, eski Rum evleri diye bilinen evlerin yıkılıp yerine betonarme bina yapılması ile ilgili ve anahtar teslim inşaat iş teklifleri almaya başladığımızda; bu evleri yıkıp yerine betonarme evler yapmak istemelerine anlam verememiştim.

Yıkılan evlerden çıkan taşları ayıklayıp bir yerlerde depolamayı düşündüm. Taşları depolayacak bir yer bulduğumda çok sevindiğimi hala hatırlarım. Hedefim topladığım taşlarla taş ev yapmak ve bu mirası yaşatmaktı. Yıllarca topladığım eski taşları depoladım. Taş topladığım duyulmuş ve taşları satın almak isteyen birçok kişi beni arayarak taşları almak istediklerini belirtip pazarlığa durmuşlardı. Oysa ki taşların benim için bir fiyatı yoktu.

Yıllarca topladığım taşlarla bir taş ev yaptım. Yüzyıllarca usta ellerin işlediği taşlar, Bodrum’da yeni yerlerinde, eski güzellikleri ve yaşanmışlıkları ile yüzlerce yıl daha yaşamaya başladı.

Taş merakım hala ilk günkü heyecanımla devam ediyor, nereye gitsem gözlerim güzel işlenmiş bir taş arar ve gördüğünde mücevher bulmuş gibi ışıldar. Renovasyon hizmetlerine de bu sebeple önem verir, eskiyi bozmak yerine, taşlara yeni bir ruh katarak yapıları iyileştiririm.

Yüzlerce yıllık mirası yaşatırken, 3000 yıl evvel yazılmış bir Likya şiirini hatırlarım…

“Beni bulamazsan üzülme,

Eşyalarımı bulacaksın,

Kestiğim taşları, açtığım yolları,

İşlediğim heykelleri bulacaksın.

Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden,

Parmak izlerimiz değecek birbirlerine…”

Barbaros Zeki Kaplan

Taş Hikayeleri 2

Çok eski zamanlarda, bir kişi ev yaptırmaya karar verdi mi, uzun uğraşlarla bulduğu ustanın evine bir çuval buğday yollarmış. Usta böylece kişinin kendisine ev yaptırmak istediğini anlarmış. Ustanın işi yapmaya gönlü varsa, alıkoyarmış buğday çuvalını… Böylece işi yapacak olan usta ailenin evini ziyaret etmeye başlarmış. Usta iyiden iyiye tanırmış işvereni; hali vakti yerinde mi, kaç çocuğu var, başka çocuk olacak mı, günlük yaşantı nasıl, iyiden iyiye her şeyi anlarmış. İşveren de ustaya, kendi eviyle ilgili düşündüklerini aktarırmış.Usta, işi yaptıracak işverenin evinde günler geçirir; Güneş nereden doğuyor, nereden batıyor, su yolları nerede incelermiş. Evi yaptıracak kişinin ve ailesinin yaşam tarzı ile ilgili çalışmalarını tamamladıktan sonra, tasarlanan ev, doğrudan yere çizilir; işverenle usta, yerinde kesinleştirirmiş gerçekleştirilecek olanı…

Çağdaş kavramlarla, tasarımın doğrudan kullanıcının kendisinden başlaması… İçten dışa davranış, önce işlevin, ardından da onunla uyum içinde dışın çözümlenmesi demekti, bu süreç.  En başından doğru temeli inşa etmek buradan başlıyordu… Yapılacak olanı, işverenin ihtiyaçları, kültürü, yaşam biçimi, istekleri, beklentileri belirliyordu. Ona yol gösterecek, bu yolculukta kusursuzca eşlik edecek olan da ustaydı…

Hikâye: Mimar Cengiz Bektaş.